'Bakmak yetmez, görmeli ve sorgulamalıyız'

İnşaat Mühendisi Mehmet Akif Keretli “Yaşadığımız bu şehre gözümüz gibi bakmalıyız.” dedi

40 yılı aşkın süredir mesleğin içerisinde olan İnşaat Mühendisi Mehmet Akif Keretli, şehrimizde kaliteli yapılara imza atıldığını ancak bununla birlikte, cumhurbaşkanımızın söylediği yatay yapılaşmanın ihmal edildiğini söyledi. Mesleğin dünü ve bu gününü değerlendiren Keretli, genç meslektaşlarına da önemli tavsiyelerde bulundu.

Mehmet Akif Keretli kimdir, kendinizi kısaca anlatır mısınız?

1954 yılında Gaziantep’te doğdum. Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’nu ve Atatürk Lisesi’ni bitirdim. Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi’nden 1977 yılında İnşaat Mühendisi olarak mezun oldum. Askerliğimi inşaatlarda yedek subay olarak tamamladım ve hizmet için memleketime döndüm. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Gaziantep MYO’ da Öğretim Görevlisi olarak çalıştım. Gaziantep Ticaret Odası yönetiminde Müteahhitlik Meslek Komitesi’nde görev yaptım. Çocuklarım da inşaat sektörünü tercih ettiler. Oğlum Mimar oldu ve halen ikinci kuşak olarak müteahhitlik mesleğini yapmaktadır. Kızım ise İnşaat Mühendisi olarak GASKİ’ de çalışmakta ve İMO Yönetim Kurulu Üyesi olarak ta görev yapmaktadır.

Akif Bey, meslekle tanışmanız nasıl oldu, ne zaman başladınız?

Gaziantep dinamik bir kent olduğundan, çocukluğumuzdan beri tüm şehir genel ve özel inşaatlarla doluydu. Özellikle de oturduğumuz evin içerisindeki ek yapılar beni çok etkiledi ve bu mesleği seçmemde önemli rol oynadı. Liseden sonra tercihimi İnşaat Mühendisliği’nden yana kullandım. İnşaat Mühendisliğini bitirdiğim 1977 yılında Gaziantep Belediyesi’nde ESOB (Elektrik Su Otobüs Buz) şimdiki adıyla GASKİ kurumunda işe başladım. Şehre 3 günde bir su verebilen bu kurumun içinde 1 yıl çalışabildim. Politik, pasif ve teknik dışı ortamdan sonra Organize Sanayi Bölgesi Altyapı İnşaatında şantiye şefi olarak iş bitimine kadar çalıştım.

İLK İŞİM BİR KÖY OKULUNU YAPMAK OLDU

Kendinize ait ilk yaptığınız proje hangisiydi, kimlerle çalıştınız?

Kamu inşaatlarında ücretli çalışmanın ardından kendimize ait işimizi; rahmetli mimar Erol Mıhçıoğlu, inşaat mühendisi Mehmet Ali Özemir ve ben birlikte kurduk. Aynı zamanda adliyede bilirkişilik yapıyorduk. Binaların projelerini hazırlayıp teknik uygulamalarını yapardık. Bazı arsa sahipleri projelerini yaptırır sonra da “beğenmedik” diyerek emeğimizin karşılığını vermeden projelerimizi kendileri yaparlardı. Bu durum ve rekabet piyasayı ele geçirmişti. Müteahhitlik karnem bulunsun diye Bayındırlık Müdürlüğüne dilekçe verdim. Bayındırlık Müdürü “Siz mühendisler karneyi iş yapmak için değil keyfi sebeplerle alıyorsunuz ” diye sitem etti, sonra da “Zeytinli Köyü İlkokulu kerpiçten yapılı, hadi onarımını yap” dedi. Teminatsız dosyayı aldım. Kerpiç yapının onarılacağı yoktu. Keşfi de az değildi. Rölevesini çizdim. Yıkıp yenisini yapma kararını aldık. Böylece ilk resmi inşaat müteahhitliğim de başlamış oldu.

Bugüne kadar hangi projelere imza attınız?

1979-1980 yıllarında Gaziantep İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’na seçildim. O dönemde şehirde hazırlanan bütün projeleri inceleyip vize yapardık. Belediyeye öyle gider ruhsat verilirdi. Ayrıca mimar-inşaat mühendisi ayrımı yoktu. Yapıların hem mimarisine hem de statiğine imza atardık. Kamu ihalesi işleri 2886 sayılı kanuna tabii idi. En az yapımı kadar hakediş ve dosyalara da emek verirdik. Proje ve hakediş dosyalarına bir günde attığım imza sayısı 500’ü geçmiştir. Yüze yakın resmi ve özel inşaat işini tamamlayıp teslim ettim. En son yaptığım resmi iş Ersin Arslan Devlet Hastanesi inşaatıdır.

DAYANIŞMA VE TATLI BİR REKABET VARDI

Sizin dönemin bilinen tanınmış müteahhitleri kimlerdi, onlarla ilişkileriniz nasıldı?

Kamu ihalelerinde; Kalyon İnşaat, Balat İnşaat, Atmaz İnşaat, şimdiki Şahinbey Belediyesi Başkan Yardımcısı Birol Ülger, Ali Peri, İsmail Özhelvacı, Cahit Bulut, Seyit Seyitoğulları, Mehmet Ali Uğurluel, Bilal Aksoy gibi birçok değerli arkadaşlarımız hizmet veriyorlardı. Özel yapı müteahhitliğinde ise; Metin Özkarslı, Ünal Özdil, Cengiz Gülenler, Arif Sözmen, Atmaz İnşaat, Ekrem Sakıcı, Sıtkı Severoğlu ilk aklıma gelenler. Bu arkadaşlarımızla aramızda dayanışma ve tatlı bir rekabet vardı. Aramızdan ayrılan birçok değerli arkadaşımızı da bu vesileyle rahmetle ve saygıyla anıyorum.

“ELEKTRİĞİN, SUYUN OLMADIĞI DAĞLARDA ŞANTİYE KURMAK ÇOK ZOR”

O yılların zorlukları nelerdi? Ne tür sıkıntılar yaşadınız?

İnşaat malzemesi olarak başta demir, çimento, kereste gibi malzemeler karaborsa olup, tahsisat ile zor temin ediliyordu. Teknoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi. Betonu sırtta, teskerelerle, kovalarla taşıyıp dökerdik. İnşaatlarda çalışacak kalifiye usta sayısı çok azdı. İnşaatları denetlemekten ziyade ustalara pratik eğitim verirdik. Evlerinde dahi telefonları olmayan ustalarımızla iletişime geçmek çok zordu. Onlara ulaşabilmek için evlerini ve gidebilecekleri yerleri ezbere bilirdik. Projelerimizi bilgisayarlar olmadığından elle çizer, hesaplamalarını elle yazardık. Üniversitede öğrenci iken hesap makinası yaygın değildi. Sürgülü Aristo Hesap Cetvelleri ile hesaplamaları yapardık. Dağın başında işe başlıyorsunuz. Elektrik, su, yol yok. Buraya önce şantiye kuracaksınız, ekip temin edeceksiniz. Bütün malzemeleri, alet ve ekipmanları tam hesaplayıp, şantiyeye indirip, koruyup, imalata katacaksınız. Bunların eksikliğinde imalatı tamamlayamazsınız. Fazlalıklarında ise şantiyede elinize ayağınıza dolaşır ve sizi zarar ettirir.

Meslek hayatınızda sizde iz bırakan olaylar yaşadınız mı, varsa neler?

Üniversiteden çıkışta teori var pratik yoktu. Mühendis olmamız sıfatıyla meslektaşlara ve ustalara eksiklerimizi sormak zor gelirdi. Burada bir acemilik anımı anlatayım. Çok sert bir zeminde kanal kazısı yapıyorum, takometrik çalışmada nivonun ince ayarlarını tam yapamamışım. Mermer kayayı epeyce yanlış kırıp tekrar dolgu yapmıştım! TEORİ , PRATİKTE YETMEDİ!..

Bence 35 yaşına kadar mesleğimizde öğrenme ve deneyim devam eder. Yapılan işlerin verimi tam değildir. 35 yaştan sonra yaptığımız işler verimli ve karlı duruma geçer. Yaptığımız imalatın kullanımı tam, estetik, ekonomik olmalı ve zamanında bitirilmelidir. Tabi bu süre içinde de okuma, araştırma, kendini geliştirme ve yapı-fuar takipleri gerekmektedir. Bana göre, 65 yaşından sonra da yarı esprili, yarı ciddi atalet dönemi başlamaktadır!

TARIM ARAZİLERİNE SORUMSUZCA BİNALAR YAPILDI

Mesleğe başladığınız yıllarda nasıl bir şehir vardı? Günümüz ile kıyaslar mısınız?

Bir yanda; kırsal alandan gelen hızlı göç nedeniyle, barınma ve işyeri gereksinimi için, plansız- programsız ilkel ve kaçak yapılaşma vardı. Diğer yanda ise, şimdiki gibi değeri bilinmeyen tarihi taş yapılar vardı. Merkezde olan bu taş yapıların korunup onarılması yerine, yol genişletme amacı ile yıkılıp beton binaların yapıldığı, kimliksizliğe giden bir Gaziantep vardı. Başka bir yanda ise şimdi de olduğu gibi tarım arazilerine sorumsuzca binalar ve fabrikalar yapılıyordu.

Günümüzde ise arzu edilen bir şekilde olmasa da rant ile karışık kaliteli yapıların yer aldığı, eski Gaziantep’in olmadığı, modern görünümlü ama kimliksiz bir şehirleşme hızla oluşmaktadır.

Siz mühendis olmakla beraber belediye meclislerinde görev yapan bir isim olarak Gaziantep’in şehircilikte yaşadığı değişimi nasıl gözlemliyorsunuz?

İmar Kanunu’nda “İmara açılan yerlerde kamu ortak alanları için, düzenleme ortaklık payı en fazla % 40 alınır” hükmü vardır. Ama belediyelerimiz, imara açılan alanlarda DOP payı için mülk sahiplerinden en az % 50’den % 70’lere kadar pay almaktadır. Bundan dolayı arsa ve yapıların maliyetleri çok artmakta ve yaşam zorlaşmaktadır.

Mevcut yeşil alanların yapılaşmaya açılması, KAKS artışlarının yapılması, ulaşımı felce doğru götürmekte ve hava kirliliğini tehlikeli boyuta getirmektedir.

Su, kanalizasyon ve yağmurlama kanallarının, GASKİ tarafından birlikte yapılmasında eksiklikler vardır. Elektrik, doğalgaz, telefon, internet ve gelecekteki teknolojik hatların yapımı için gerekli olan hazırlıkların, betondan ya da plastikten altyapısı düşünülmeden, koordinasyonsuz, gelişi güzel yapıldığı için altyapılar dağınık ve maliyetli olmakta, onarımlarında yollar tekrar tekrar kazılmaktadır.

Yurtdışı ve yurtiçi göçlerden dolayı eğitimde, güvenlikte, sağlıkta ve kültürde sorunlar çoğalmaktadır. Kaliteli nüfusumuzun Batı’ya doğru kaçışı sürmektedir. Gaziantep ilçe sayısı ve nüfusları yönüyle Türkiye’nin en kalabalık ve hantal Büyükşehridir. Şahinbey ve Şehitkamil ilçelerinin her alanda en az ikiye bölünmeleri gerekmektedir.

“MESLEĞE BAKIŞ AÇISI SPOR OLMALI”

Uzun yıllarını bu mesleğe adamış bir isim olarak edindiğiniz önemli tecrübeler nelerdir?

Mesleğe bakış SPOR olmalıdır. Yani açılımı S: Sistem, P: Program, O: Organizasyon ve R:Result (sonuç) dur. Bunlar için ise her alanda okumayı, gelişmeyi, Ar-Ge çalışmalarını önde tutup; sosyal sorumluluk projelerinde ve çalışmalarında yer almak gerekir. Ekip çalışmaları her zaman için ferdi çalışmalardan önde tutulmalıdır. Kentimiz ve dünyamız atalarımızdan bize, bizden de çocuklarımıza kirletmeden bırakacağımız miras olmalıdır.

Şehirde nasıl bir yapılaşma mevcut? Sizce bir hata var mı? Varsa nelerdir?

Cumhurbaşkanımızın görüşüne aykırı olarak şehrimizde yapılaşma yataydan çok dikey yönde yoğunlaşmaktadır. Şehrin hakim havasının geldiği kuzey-batı yönünde, düşey ve yatay yönde olmak üzere sağlıksız ve yoğun bir yapılaşma vardır. Gereğinden fazla KAKS artışları olmaktadır. Toplu taşımaya gereken önem verilmemektedir. Raylı taşımacılıkta yetersiz kalınması bir yana, yeni imara açılan yerlerin raylı taşımacılığı bile projelendirilmemektedir. Yeni imar ve ulaşım projeleri hava kirliliğini azaltmak yerine arttırmaktadır. Eğitim ve kültür sorununu çözmek için imar planlarına, rantsal değil insancıl projeler katmak gerekir. Altyapıda bütünlük yerine gereksiz dağınıklık vardır.

“BAKMAK YERİNE, GÖRMELİ VE SORGULAMALIYIZ”

Genç meslektaşlarınıza ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz.

Yukarıda da söylediğim gibi onlara SPOR’ u öneriyorum! Gaziantep, birçok eski uygarlıkların yaşandığı bir yer olup, Türkiye’mizin çok değerli bir kentidir. Meslektaşlarımın bu değerli ve sevimli kente gözü gibi bakıp, yapılarını dantel gibi işlemelerini öneririm. İşe ve olaylara BAKMAK yerine, çok boyutlu GÖRME lerini ve SORGULAMA larını isterim. Düşünce mantığı ise “BEN” yerine “BİZ” olmalıdır.

“DERNEĞİMİZ ÇOK BAŞARILI”

Gaziantep İnşaat Müteahhitleri Derneği’nin faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurulduğu yıldan beri üyesi olduğum derneğimiz, Gaziantep’ teki yapıların kalitesinden de anlaşılacağı üzere çok başarılıdır. Gaziantep’ te, her ne kadar birkaç firma dışında büyük ve sürekli firmalarımız olmasa da, Türkiye’nin en kaliteli yapıları şehrimizde müteahhitlerimiz tarafından yapılmaktadır.

Mevcut yönetime önerileriniz var mı?

Meslektaşlarımıza ve ustalarımıza meslek içi eğitimler daha fazla verilmelidir. Biz müteahhitlere, daha kaliteli ve ekonomik malzeme temini için toplu görüşmeler ve pazarlıklar yapılmalıdır. Kamuya ait yatırımların proje ve uygulamalarında, katılım ve düzeltmelerine daha çok önem vermemiz, yani işin içine girmemiz gerekmektedir. Çünkü meydana gelebilecek sıkıntılar en çok biz müteahhitlere yansımaktadır. Müteahhitlik mesleği için önemli olan kriterler belirlenmeli ve bu konudaki yasal düzenlemelerin en kısa sürede yapılması için çalışmalar hızlandırılmalıdır.

Bu vesileyle, bana bu imkanı sunan yönetimimize ve dergimize teşekkür eder, meslektaşlarıma daha sağlıklı ve başarılı proje yüklenimleri dilerim.

23 Tem 2018 - 23:55 -

Mahreç  Hüseyin Küpeli


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.