FLO Mağazacılık ve Paza rlama A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Gaziantep FK Başkanı Mehmet Büyükekşi, iş ve özel yaşamıyla ilgili merak edilen birçok konuyu ilk kez anlattı. Büyükekşi, siyasete girip girmeyeceği konusuna da açıklık getirdi.
Başarılı olmanın ipuçlarını veren Büyükekşi, çalışmanın, araştırmanın ve doğru işbirlikleri oluşturmanın önemine dikkat çekti. Dayısı Ahmet Ziylan’ın “şikayet yok, çare var” sözünü kulağına küpe eden Büyükekşi “Zirveye çıkabilmek te zor, kalabilmekte, zira zirvelerde sert rüzgarlar eser” diyerek, uzun soluklu başarmanın, gerçek başarının göstergesi olduğunu ifade etti.
Hem alaylı, hem mektepli yetişmiş bir isim olan Mehmet Büyükekşi kimdir?
10 Mayıs 1961 yılında Gaziantep'te doğdum. İlk, ortaokul ve liseyi Gaziantep’te tamamladıktan sonra, 1984 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazanarak İstanbul’a geldim. Bu arada dayım Ahmet Ziylan 1971 yılında işlerini daha da büyütmek için İstanbul’a gelmişti. Dayımın yanındahem eğitim hayatımı sürdürdüm, hem de okuldan arta kalan vaktimde yanında çalışmaya devam ettim. 1985 yılında okuldan mezun oldum ve hemen ardından Marmara Üniversitesi İşletme Kursu’na başladım. O dönemde üniversitelerin, mezunlara yönelik bu tarz kursları oluyordu. 1985 yılında, 24 yaşımda bugün devasa bir grup haline gelen Ziylan Ayakkabı fabrikasını kurduk. Şirkette Genel Müdür olarak göreve başladım. Bugün bu noktaya gelmemde, genç yaşta bize duyulan güven ve edindiğim tecrübenin çok büyük önemi var. 1987 yılında evlendim ve eşimle birlikte 1988 yılında hem dil öğrenmek, hem de işletme eğitim anlamında uluslararası tecrübe edinmek üzere İngiltere’ye gittik. Aile olarak her zaman dünyadaki değişimleri ve gelişimleri takip ederek sektörümüzdeki yenilikleri öğrenerek iş hayatımızı hep ileriye götürmeye ve geliştirmeye çalıştık.
Bugüne kadar devam etmekte olan görevlerimin başında FLO Mağazacılık ve Pazarlama A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliği, Ziylan Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziylan Şirketler Grubu Genel Koordinatörü olarak görev yapmaktayım. Ayrıca, İSO Meclis Üyeliği, İbni Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliğim de devam etmektedir. Son olarak ta geçen yıl Gaziantep Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Gaziantep Futbol Kulübü Başkanlığı görevini devraldım.
ÇIRAKLIK YILLARI…
Ticarete çırak olarak, dayınızın yanında başladınız, o yılları bizimle paylaşır mısınız?
Gaziantep’te, evimizin bulunduğu sokakta ayakkabı atölyeleri vardı. Hatta evimizdeki çıkmada da bir ayakkabı atölyesi bulunmaktaydı. Evin yanı başındaki okula giderken ve dönerken ayakkabı atölyelerinin arasından geçerdim. Bu dükkânlardan biri de dayım Ahmet Ziylan’a aitti. Erkek kardeşim Aykut ve ben sabahtan öğleye kadar okula, öğleden sonra da dayımın yanına çalışmaya giderdik. Gaziantep’tegeçen öğrencilik hayatımda ilkokul, ortaokul ve lise yıllarımda bir taraftan okula giderken diğer taraftan dayımın yanında işe devam ettim. Yaz tatillerinde tüm gün çalışır ve o günün parasıyla 7 yaşındayken haftalık 2,5 lira alırdım. Liseyi bitirinceye kadar da Gaziantep’te ayakkabı mağazasında çalıştım.
Neden kendi dükkanınız değil de dayınızın dükkânı , o yıllarda, neydi bu kararın gerekçesi?
Genelde Gaziantep’te o yıllarda çocuklara ticareti öğrenmesi için küçük yaşlarda çıraklığa verilirdi. Bunun için babasının yanında değil de, bir yakını yanında olması tercih edilirdi.Böylece çocuk iş disiplini ve mesleği daha iyi öğrenmesi amaçlanırdı. Bilen bilir, bunun nedeni, çocuk şımarıklık yapmaz, ailesinden güç alamazdı. Eskiden çocukları bir işe verirken babası tarafından ustaya “eti senin, kemiği benim”deyimi kullanılırdı. Aslında bu sözün amacı çocuğun iyi yetişmesi, yani o işte pişmesi için söylenen bir sözdür. Yani Ahilik geleneğidir. Dayımın dükkanı okula ve eve yakın olması ve büyüklerimin de böyle uygun görmesi sebebi ile orada çalışmaya başladım.
Nasıl bir ailede yetiştiniz, o yılların öne çıkan gelenekleri ve ticari yaşamı nasıldı?
Gelenek ve göreneklerine bağlı, akraba ilişkileri güçlü mütevazı bir ailede yetiştim. Bugün Türkiye’nin sayılı üretim ve ihracat kentlerinden biri olan Gaziantep’te, Karatarla Mahallesi’nin yöresel ağızda “hayat” denilen ve bütün ev ahalisinin bir gününü orada yaşadığı, etrafı 3 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili bir evde doğdum ve büyüdüm. O yıllarda daha apartman hayatı yeni başlamıştı.Çocukluk yıllarımda Gaziantep’in nüfusu 300 bin kişi idi. Daha yeni sanayileşme yolunda adımlar atmaya başlamıştı. Daha çok küçük sanayinin ve esnafın hakim olduğu bir iş hayatı vardı. İhracat, sanayi ve turizm, gastronomi gelişmemişti. Gaziantep o zaman yine de bölgede öne çıkan bir şehir idi. Tüm çevre, il ve ilçelerden ticaret için Gaziantep’e gelinirdi.
BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ…
Öğrencilik ve iş yaşamınızda nasıl bir kişiliktiniz, neler yapardınız?
Öğrencilik yıllarımda çalışkan ve başarılı bir öğrenci idim. Kurallara uyan ve disiplinliydim. Notlarım hep ortalamanınüstünde idi. Genelde okul ve iş arasında mekik dokurdum. Tek tatil günümüz Pazar günüydü. O günler daha çok akraba ziyaretleri ve tek eğlencemiz olan sinemaya giderdik. Çalıştığım her yerde hep sorumluluk aldım. Bana verilen görevleri en iyi, en güzel şekilde yapmak için büyük bir gayret gösterdim.
İş yaşamınızda sizi başarıya götüren, kırılma noktası neresidir?
Ziylan Ayakkabı ilk yurtdışı bağlantısını 1988 yılında Yunanistan’la yapmıştı. Sonraki yıllarda ihracat yaptığımız ülke sayısını artırdık. Daha sonra 1989 yılında bizim için çok önemli olan bir sipariş aldık. Finlandiya’dan 100 bin çift çizme siparişi. O zamanın şartlarında büyük bir siparişti. Sipariş aldığımız rakam 3 milyon dolardı. O yıllardaTürkiye’nin ayakkabı İhracatı 30 milyon dolardı. Aldığımız sipariş Türkiye’nin ayakkabı ihracatının %10’u idi. Sipariş veren firmanın yetkilisi Mr. Esco’nun bir anekdotu beni çok etkilemişti. “Finlandiya ile Rusya yüzyıllar boyunca birçok savaşta karşı karşıya gelmiş ve bütün savaşlarda Rusya hep galip çıkmış. Mr. Esco bana; “Şimdi biz Rusya’yı yeniyoruz” dedi. Ben bunun nasıl olduğunu sorduğumda “Artık savaşlar ekonomik olarak yapılıyor ve biz de bu ekonomik savaşta Rusya’ya mal satıyoruz. Yani sizden aldığımız çizmeleri Ruslara satıyoruz” demişti. O günden sonra ben de ihracatın ne kadar önemli olduğunu hiç aklımdan çıkarmadım. Bu anekdot benim için kırılma noktası olmuştur. Tam 20 yıl sonra ihracatçılar için Türkiye’nin en önemli sivil toplum çatı kuruluşu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne başkan seçildim.Bu da hayatın bir cilvesi.
“ŞİKAYET YOK, ÇARE VAR”
Zorlandığınız dönemler oldu mu, ayrıca bu gibi durumlarda çıkış yolunu nasıl bulursunuz?
Herkes gibi benim de zorlandığım dönemler oldu elbette, İş yaşamımda 1991 yılından başlamak üzere 1994 krizi,1998 Rusya Krizi,1999 depremi, 2001 ve 2008 yıllarında ülke ve firma olarak önemli krizler yaşadık. Bunların hepsinde de aile şirketi olarak, birlik beraberlik ile paniğe kapılmadan, kurucumuz dayım Ahmet Ziylan’ın “şikayet yok, çare var”sözü ile hareket ederek, bazen de krizden fırsat çıkararak krizlerin üstesinden geldik. Tabi ki eşimden aldığım güç ve inanç bana her zaman destek oldu. İş hayatımda ve sosyal hayatımda beni başarıya götüren en önemli faktörlerden biri düzenli bir aile hayatımın olması ve karşılıklı sevgi, saygı... Ortaklarımızla istişare, ben yaptım değil. Biz yaptık bilinci. Ama Allah’ın takdiri ile bu seviyelere ulaştık.
“Marka, tasarım, katma değer”
Ayakkabı sektörünün önemli bir oyuncusunuz, önemli markalarınız var. Sektörün içinde bulunduğu durumu bir de sizden dinleyelim, bizimle paylaşır mısınız?
Türkiye’nin en büyük ve köklü sektörlerinden biri olan ayakkabıcılık sektörü, dünya üretim sıralamasında da ilk 10 içinde yer alıyor. Türk ayakkabı sektörü, ürettiği 500 milyon çift ayakkabının yarısını ihraç ediyor . Geçen yıl 880 milyon dolar ihracat yapt ı. Hedef 1 milyar dolar. Uzun vadede hedef, dünyanın en büyük 5 üreticisinden biri olmak. Sektör, ülkemizin hedeflediği yerli üretim ve ihracatla kalkınma modelinin en güzel örneklerinden biri. İstihdama da büyük katkı sağlayan Türk ayakk abıcılık sektörü inovasyona açık yap ısıyla, mark a, tasarım yaparak katma değer i artırması gerekiyor.
Gaziantep, ayakkabı sektöründe fason üretimden sıyrılıp, kendi markalarını çoğaltmak için neler yapmalı?
Burada önemli olan 4 nokta var. AR-GE ,Tasarım, markalaşma ve inovasyon… Gaziantep sanayi refleksleri açısından oldukça gelişmiş bir bölge. Dolayısıyla global trendleri ve başarılı örnekleri takip ederek markalaşma yolunda büyük adımlar atılabilir. Bunun içinde ayakkabıda küçük sanayiden, sanayileşme konusunda yeni yatırımlara ihtiyacı var.
Ayakkabı s ektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Az önce de belirttiğim gibi sektör hem istihdama hem de ihracata büyük katkı sağlayan bir sektör. Özellikle tasarım, markalaşma ve üretimde kümelenme modelleri gerçekleştirildikçe ülkemizin lider sektörlerinden biri olacaktır. Biz FLO olarak sektörün yol haritasını çiziyoruz . Sektör, FLO’nun yaptığı gibi inovasyonu tüm iş süreçlerine entegre ederek gelişecek ve global olma vizyonunu gerçekleştirecektir.
Sektörde devam eden veya yeni yatırımlarınız planlarınız var mı?
İlk fabrikamızı, dünyadaki ayakkabı üretiminde 7. sırada olan Türkiye’nin üretim hacmini artırmak ve Türkiye’yi dünyanın en büyük 3 üreticisinden biri yapmak vizyonuyla kurmuştuk. Bu yolda attığımız ilk adımdı Şanlıurfa fabrikamız ve bu aynı zamanda yerli üretime güç katacak, ihracat olanaklarını artıracak, sektörel kümelenme modelinde yapılması gerekenleri gösteren güzel bir örnekti. 2019’un ilk çeyreğinde ise Şanlıurfa’da ikinci fabrikamızı açtık. Böylece üretim kapasitemizi %50 arttırdık. Bu yatırımlarımızla beraber “sektörel kümelenme modeli” çerçevesinde bölgede kurulacak 60 fabrikaya öncülük ediyoruz. Kurulacak Ayakkabıcılar Sanayi Bölgesi’yle birlikte bu alana yapılacak yatırım 50 milyon TL’ye ulaşacak ve burası ülkemiz ayakkabı üretim ve ihracatının merkezi haline gelecek.
FLO olarak, Türkiye’nin en büyük zincir ayakkabı mağazacılık şirketiyiz ve pazarın tartışmasız lideriyiz. FLO, InStreet ve Sport&Street olmak üzere 3 farklı mağazacılık markamız var. 100’ün üzerinde yurtd ışında olmak üzere 600 mağazamızla tüketicilerimize hizmet veriyoruz. Türkiye’de hemen hemen her il ’ de ve pek çok büyük ilçede mağazamız bulunuyor. Yurtdışı mağazalarımız ise 21 ayrı ülkede çalışmalarını sürdürüyor. Doğrudan 10 bin; dolaylı olarak ise yaklaşık 60 bin kişiye istihdam sağlıyoruz. Düzenli ve sürdürülebilir büyüme modeliyle Türkiye’den çıkacak global markalardan biri olma hedefimize başarıyla ilerliyoruz.
Başka hangi sektörlerde faaliyetleriniz var , bahseder misiniz ?
Ayakkabı sektörü yanı sıra; gayrimenkul, gıda ve kimya sektörlerinde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Kısaca Sanpa gıda sektüründen bahsedersek, Sanpa gıda donmuş ürün olarak Gaziantep’in yöresel yemek ürünleri üretiyor. İçliköfte,lahmacun, yuvalama, katmer vb.gibi..
TİM’DEKİ BAŞKANLIK SÜRECİ…
Türkiye ihracatına yön veren bir kurumun başında baş kanlık yaptınız. TİM Başkanlığı döneminizde, ihracatın geliştirilmesine yönelik hangi önemli projeleri gerçekleştirdiniz?
Öncelikle ihracatın geliştirilmesine yönelik projemiz 2023 ihracat stratejimizi belirlemekle oldu. 2023 yılında amacımız dünya ticaretinden yüzde 1,5 pay almak dedik. Robert Kaplan balanced scorecard sistemi ile belirlediğimiz ihracat stratejisi ile sektör bazında her sektörün ihracat hedefini ve Türkiye’nin ihracat hedefini belirledik. Türkiye ‘de ilk olarak bir sivil toplum kuruluşunun hazırladığı stratejisi Resmi Gazete’de yayınlandı. Devlet politikası haline geldi. Bu çalışmaları Türkiye markası izledi. Kamu ve özel sektör bir araya gelerek belirledik ve Türkiye discover potential markasını ortaya çıkardık.
TİM Başkanlığı yaptığım dönemde, istikrarlı ve tabana yayılan bir ihracat için 4 önemli kriter belirlemiştik: Ar-Ge / İnovasyon / Tasarım ve Markalaşma.
Bu alanların her birinde hem toplumsal farkındalığı artırmak için hem de ihracatçılarımıza daha geniş bir vizyon kazandırmak için çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik. Bunların başında, Her yıl binlerce kişinin katıldığı Türkiye İnovasyon haftası, Design Week, Marka Türkiye, İhracat Haftası gibi ana etkinliklerimiz yer aldı. Çünkü biz değişen dünyaya hızla ayak uydurmak zorunda olduğumuzu biliyorduk. Dönem artık yükte ağır ürünler ihraç etme dönemi değil, yükte hafif pahada ağır ürünler ihraç etme vakti diğerek çalışmalarda bulunduk. Şirketlerin AR-GE ve Tasarım merkezi açmasını sağladık. İnoSuit projesi ile şiketlere inovasyon danışmanlığı yaptık. 10 İlde TEB-TİM girişim evi açtık.
SİYASET TEKLİFİ ALDI MI?
Siyasetle aranız nasıl, ilgi duyuyor musunuz, hiç teklif aldınız mı?
Her insanın bir dünya görüşü vardır. Dönem dönem bazı teklifler aldığımız oldu ancak şu an itibariyle siyasi bir görev almayı düşünmüyorum. Ülkemize katkı sunmanın pek çok farklı yolu var. Ben 30 yıl sivil toplum kuruluşlarında görev alarak ülkeme katkıda bulundum. Ayrıca ticari hay a tımızda hala ü reterek, ihraç ederek, istihdam yaratarak bu katkıyı sunanlar arasındayız.
Adınızı zaman zaman siyasetle ilgili haberlerde görürüz , bir dönem Bakan olacağınız yazıldı, kimi zaman milletvekili adaylığı için geçti. Siz ne düşünüyorsunuz bu konularda?
Kamuoyunda böyle önemli görevler için adımın geçmesi elbette gurur verici. Bu, benim görevlerimi başarıyla yaptığımın da bir göstergesi. İşinde başarılı olan isimler hakkında böyle değerlendirmeler geçmişte oldu, gelecekte de olacaktır.
“Gaziantep’i, bu enerjisi uçuruyor”
İstanbul’da yaşayan ama Gaziantep’ten kopmayan bir iş yaşamınız var. Gaziantep sanayisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Gerçekten de Gaziantep bugün bölgenin en gelişmiş örnek bir kenti ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya açıla n kapısıdır. Sanayide ve gastronomide, ihracatta marka kent oldu. Bu başarının altında öncelikle Gaziantep’in insan malzemesi yatıyor. Gaziantepli zeki, yaratıcı ve cesurdur. Yatırım yapmaktan korkmaz. Yeniliklere açıktır. Bu niteliklere sahip insan kaynaklarından ve girişimci ruhtan müthiş bir enerji doğuyor. Bu enerji Gaziantep’i uçuruyor, geleceğe taşıyor. Kentteki birlik ve beraberlik atmosferinin önemini de ayrıca vurgulamak lazım. Çünkü birlik beraberlik olmadan potansiyelleri hayata geçirmek, enerjiyi tam olarak kullanmak mümkün olmaz.
Gaziantep’imiz , sadece bölgesinin değil ülkemizin de en önemli şehirlerinden bir tanesi. Diğer taraftan, Antepli işadamlarımız ve üreticilerimizin azmi, çalışkanlığı, özverisi sayesinde birçok sektörde çeşitli ürünlerimiz dünyada adıyla tanınır bir konuma geldi. Bugün dünyada fıstık denince, baklava, kutnu kumaşı denince akla Türkiye ve Gaziantep geliyor. Yani ürettiğimiz ve ihraç ettiğimiz ürünlerle Sadece ekonomiye katkı sağlamıyoruz. Ülkemizin imajına ve itibarına da katkı veriyoruz. Vermeye de devam edeceğiz. İh r acatta en çok ihracat yapan 6. b üyük şehrimiz.
Gaziantep sanayisinin avantajları ve dezavantajları nelerdir size göre?
Bir önceki sorunuzda bahsettiğim özellikler birleştiğinde kentimizin avantajları da ortaya çıkıyor. Yenilikçilik, birlikte çalışma kültürü, vizyonerlik ve cesaret önemli avantajlar olarak dikkat çekiyor. Dezavantaj olarak ise aslında tüm ülkemizi zaman zaman etkileyen global ekonomindeki dalgalanmaları ve yakın coğrafyad aki özellikle Suriye ve Irak’taki olumsuzluklar bizi çok olumsuz etkiliyor.
Sizce önümüzdeki yıllarda hangi sektörler ön plana çıkacak, hangi sektörlere yatırım yapılabilir?
Geleneksel olarak başarılı olduğumuz tekstil, ayakkabı, hazır giyim gibi sektörlerin yanı sıra; özellikle katma değeri yüksek teknoloji odaklı yatırımların ve yeni nesil enerji yatırımlarının önümüzdeki dönemde ciddi önem kazanacağına inanıyorum.
Mehmet bey, f arklı sivil toplum kuruluşlarında görevleriniz var mı, varsa neler?
Aslında bu görevlerimi geçmişten bugün e doğru şöyle sıralamak isterim;
1994-2000 yılında Türkiye Ayakkabı Sanayiciler Derneği Başkanı, 1997 yılında, Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Kurumu ve Eğitim Vakfı (TASEV) Kurucu Başkanı oldum ve bu görevi 2008 yılına kadar sürdürdüm. 2000 – 2006 yılları arasında,İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptım. 2000 – 2008 yılları arasında İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesiydim. 2001-2008 Türkiye İhra
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Bora - Başarı, insan olabilmek ve insan kalabilmektir. Artık bu tür başarı tarifleri dünyayı yaşanmaz hale getiriyor.
Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.