“Çırak kalmadı, usta yetişmiyor”

İnşaat sektörüne usta olarak bir ömür adayan kalıpçı ustası Mehmet Bağçacı zorlu meslek koşullarını anlattı.

İnşaat sektörüne usta olarak bir ömür adayan kalıpçı ustası Mehmet Bağçacı zorlu meslek koşullarını anlattı. “Kalıpçılık zor meslek, çünkü kağıt üzerinde gördüklerinizi uygulamak zorundasınız” diyen Mehmet usta, gelinen noktada, teknolojinin bazı işleri kolaylaştırdığını ifade ediyor.

Yaklaşık yarım asırdır inşaat kalıpçılığı mesleğini sürdüren Mehmet Bağçacı , mesleğin zorluklarından bahsederken, geçmişe duyduğu özlemi dile getiriyor. Mehmet usta “Bizim zamanımızda, ustalarımıza sadece işte değil, dışarıda da saygı gösterirdik, şimdilerd e bu gelenekler kalmadı” diyor.

Mehmet Bağçacı inşaat kalıpçılığı mesleğiyle nasıl tanıştınız?

1962 Gaziantep doğumluyum. Geneyikliyiz. Ben 5 yaşındayken, köyden şehre taşındık. Buraya geldiğimizde bizim köylülerimizden inşaat kalıpçılığı mesleğini yapanlar vardı. Bu iş güzel bir meslekti ve ben de mesleğe henüz ilkokul yıllarındayken, Adil Bartik ustanın yanında başladım. Daha sonra Memik (Haydargil) ustanın yanında devam ettim.

İlgi nasıldı bu mesleğe, o yıllarda?

Mesleğe bir heves vardı ve çırak sayısı bir hayli fazlaydı. Neredeyse bir kalfanın elinin altında 2 çırak çalışırdı. Şimdi çırak olmadığı gibi, tabandan yetişip gelen bir elemanda yok.

Kalfalık ve ustalık yıllarınız nasıl geçti?

Yaklaşık bir 15 yıl kadar kalfalık yaptıktan sonra 80’li yılların ortalarında ustalık yapmaya başladım. Askerlik dönüşü kendi işimi kurdum.

“ ESKİDEN HERŞEYİ SIRTIMIZDA TAŞIRDIK”

Hangi zorlukları yaşıyordunuz meslekte?

İlkel şartlarda çalışıyorduk, elimizdeki malzemeler teknolojiden uzaktı ve beden işçiliği ağırdı. Hamallık yapıyorduk. Şimdi vinç var, demir iskele var. Nakliye var. O yıllarda her şey bizim sırtımızdan geçiyordu.

O dönemin ustalarını sayabilir misiniz?

Benim ustalarım olan Adil Bartik ve Memik Haydargil vardı. Hayri Gezginci, soy adını hatırlamadığım Nuri Usta, Hüseyin usta gibi sayılı ustalar vardı. Biz çırak ve kalfalık yaptığımız yıllarda, ustalarımıza sadece işte değil, özel hayatta da saygı gösterirdik. Yanında çalışmadığımız ustalara bile saygı gösterme mecburiyetimiz vardı. Ustalarımız bize gözünü biraz ayırdığında çekinirdik. Kendimizi o işi öğrenmeye mecbur hissederdik ve onların sözlerinden asla çıkmazdık. Bu şekilde mesleği öğrendik.

“BU MESLEKTE UYGULAMA BAMBAŞKA BİR OLAY”

İnşaat kalıpçı lı ğı mesleğini bize nasıl tarif edersiniz?

İnşaat kalıpçılığı bir sanattır. Belki günümüzde hafife alınıyor ama kalıpçılık başlı başına bir meslek koludur. Mühendis kağıtüzerine çizerek bize projeyi veriyor ve biz kağıt üzerinden o projeyi başlatıyoruz. Bizim onlar kadar tahsilimiz de yok. Bizden sonra gelen diğer esnaflar, bizim yapmış olduğumuz imalata göre devam ediyor. Biz ne yapmışsak ona uymaya çalışıyor ve onların işi bize göre daha kolay. Ama biz ortada hiçbir şey yokken, her şey kağıt üzerindeyken işe başlıyoruz. O projeyi biz okuyoruz ve bizim sorumluluklarımız, diğer arkadaşlarımızdan daha fazla. Bu meslekte uygulama bambaşka bir olay.

“İyi ustaların değeri mutlaka bilinir” derler, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Bilenler biliyor, değer bilmeyen kişi zaten hiçbir şeyin değerini bilmeyendir. İşveren usta tercihi yaparken “bu işi iyi bir ustaya verirsem daha kaygısız olurum” diye düşünür. Değer bilmeyen ise sadece bizim mesleğe özgü değil, yapılan her işte aynıdır. Ne iş yaparsanız yapın, fark etmiyor. Eskiden bir eleman, başka bir ustanın yanına iş için gittiğinde almadan önce, eski ustasını arayıp sorarlardı. Önceki ustası “ben bu arkadaştan memnunum, adam sanatkar ama parada anlaşamadık. Kötü bir huyu yok” demediği takdirde, o işçiyi almazlardı. Şimdilerde bu kalmadı.

Sizin bildiğiniz geçmişin tanınmış müteahhitleri kimlerdi?

Birçok isim vardı. İlk aklıma gelenler Halil Mirkelam, VahidSıddıkoğlu, Muhtar Atmaz, Kalyon firması vardı. Ben bugüne kadar Kalyon İnşaat, Atmaz, Hasırcı, Oska, Metropol İnşaat’ın işlerinde çalıştım. Allaha şükür çalıştığımız işlerde mahcup olmadık, birbirimizden daima memnun kaldık.

Sektörünüzde kalifiye eleman ihtiyacı var mı?

Ciddi anlamda bir kalifiye eleman açığımız var. Mesela adam bir-kaç gün eline keser almış, önlük takmış “kalıpçıyım” diye geliyor, iş istiyor. Gerçek anlamda ihtiyacımızı giderecek bir eleman olduğunda, o zaten işsiz kalmıyor. Anlayacağınız, çırak kalmadı, usta da yetişmiyor.

“SERMAYELERİMİZİ KORUMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ”

Yaşadığınız önemli sıkıntılar nelerdir?

Mesela, kalıpta tahtadan demire döndük. Sermaye gücümüzü artırmak zorunda kaldık. Bu malzemeler hurda toplayanların ilgisini çekiyor. 40-50 bin liralık malzemeyi akşam Karataş’ta inşaata indirip gittik, sabah geldiğimizde yok! Buna önlem alınmasını istiyoruz. Eskiden tahta malzemelerimiz olurdu ve sıvacı ısınmak için bir-kaç küçük parçayı yakıp ısınırdı. Buna aldırış etmezdik ama şimdi resmen elimizdeki sermayeyi götürüyorlar ve bunu haksız para kazanma uğruna yapıyorlar. İnşaat kalıpçılığının en önemli sorunlarından birisi budur ve bu meselenin çözümünde işverenlerimizin de bize destek olmasını istiyoruz.

Tecrübeli usta olarak, genç ustalara ne gibi tavsiyelerde bulunacaksınız?

Elbette, hata olmaması için projeyi iyi okumaları lazım. Yanlarında mutlaka iyi eleman yetiştirsinler. Bu meslek daha ileriye gitmez, elemanlarına sahip çıksınlar. Gelecekte bu işlerin daha da zorlaşacağını düşünüyorum. Bir başka tavsiyem de, ne iş yaparsanız yapın, birbirinize saygı duyacaksınız. Saygı duymazsanız hiçbir şeyin değeri yok.

Unutamadığınız bir anınız var mı, bizimle paylaşır mısınız?

Bir gün çalıştığımız yerde, kiriş üzerinde yürüyen bir arkadaşımız vardı. Kirişin uç kısmı yerinden çıktı ve adeta havada kaldı. Tam düşmek üzereyken, 2.5 metre yükseklikten başka bir kirişin üzerine atladı. Cenab-I Allah o gün o arkadaşımızı esirgedi ve canını kurtardı. Gözümün önünde yaşanan o olayı hiç unutamam.

Mesleğe kalite kazandırmak amacıyla düzenlenen Mesleki Yeterlilikle ilgili çalışmaları nasıl karşılıyorsunuz?

Aslında yaptığınız ne iş olursa olsun, eğitimini almak kadar güzel bir şey yok. Ama eğitim verdiğinizde, bu işlerinde takipçisi olacaksınız. Ben 2002 gibi Çıraklık Eğitim’den Ustalık Belgesi aldım. O zaman bize “bir kanun çıkacak, belgesi olmayan kesinlikle ustalık yapamayacak” dediler. Bende yenilikleri her zaman takip ederim. Belgeyi ilk alan ustalardan birisi oldum. Ancak bugüne kadar belgeyi soran hiç kimse olmadı. Şu anda da Mesleki Yeterlilik Kanunu bize anlatılıyor ama uygulamada görmek gerekiyor.

Şu anda günleriniz nasıl geçiyor?

Mesleğime devam ediyorum. 5 evladım var, 2 çocuğumu yanımda yetiştirdim ve onlar benimle birlikte çalışıyor ve usta oldular. İşi onlara bırakıp gidiyorum ama mutlaka başlarında da olmam gerekiyor. Kendime bu iş ile ilgili koyduğum bir hedef yok. Sağlık için mutlaka bir iştigal alanınızın olması gerekiyor. Bu yüzden sağlığım elverdiği müddetçe, mesleğimi sürdürmek istiyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mı?

İnşaatlardaki iş güvenliğinin yanı sıra malzeme güvenliğinin de mutlaka sağlanmasını istiyorum. Az önce de söyledim. Biz bir işe 200 bin liralık sermaye bağlıyoruz ve onu toprağın üzerine atıp gidiyoruz. Ben kendime bir konteyner almayı bile düşünüyorum veya gerekirse bir bekçi tutup, gece kendi eşyalarımı bekletmek istiyorum. Çünkü bir hırsızlıkta 50 bin liralık malzemem gidebiliyor. Bu konuda yetkililerden yardım istiyorum.

19 Eki 2021 - 01:37 -

Mahreç  Hüseyin Küpeli


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.