CEP TELEFONLARI YOKTU ESKİDEN!..

Kimileri hala tuşlu olanını, kimileri tabir yerindeyse en pahalısını, yani en son modelini tercih ediyor sürekli!..

Cep telefonunu kullanmak, önemli bir görgü kuralı olmakla beraber, bir çok geleneğimizi de hızlı bir şekilde unutturdu, silip attı yaşamımızdan!..

Sosyal medyada bir yerlerde, cep telefonlarıyla alakalı bir yazı gözüme ilişti.

Hayatımızı esir alan, olmazsa olmazlarımızdan biri haline gelen cep telefonları, acaba gerçekten işimize mi yarıyor yoksa hayatımızı daha da mı zorlaştırmış ben tam karar veremedim!..

Okuduktan sonra, sizde benim gibi düşüneceksiniz eminim…

Paylaşıyorum sizinle…

Cep Telefonu yoktu eskiden, komşu telefonu vardı, tanış telefonu, yol telefonu, kendini senden mesul hisseden dost telefonu vardı.

Önünde sıra beklenen kirli sarı kulübeler vardı.

- Beni öğlen arası köşedeki kebapçıdan ara vardı,

- Ayakkabıcı Niyazi abiye not bırak, ben seni ararım vardı,

- Memeeeettt telefooonn diye bağıran üst kat abileri vardı.

Kafasına göre gelen tercihliler,

Sekiz saatte bağlanan aciller,

Dört saatte alo dediğiniz yıldırımlar vardı.

Evden çıktığınızda

- Akşam merak etme anne, en geç sekizde gelirim, vardı,

- Karanlığa kalma sakın emi oğlum, vardı

- Akşam 9 u geçirme... valla babana söylerim, vardı.

- Geç kalacaksan mutlaka Melahat teyzenleri ara vardı.

İnsanlar etraflarını süzerek kimseye çarpmadan yürürlerdi,

Ellerindeki numuneye aptal sırıtışlarla bakarak tüketmezlerdi zamanlarını.

Herkesin cebinde jeton vardı ama yüreğinde de sevdiklerinin endişesini taşırlardı.

Haber etmek çabayı gerektirirdi, sorumluluğu vardı.

Kimse kimseye

- Sen de beni aramadın, diye küsmezdi.

- İki kere aradım çıkmadı telefona, serzenişleri yoktu,

- Telefonun kapalıydı, demezdi kimse kimseye.

Başında toplanılan asker telefonları vardı.

- Bizi habersiz bırakma güzel kızım, ödemeli ara ne olur, telefonları vardı.

- Zar zor duyulan Avrupa telefonları...Çık aradan Adanaaa, telefonları vardı.

- Ahizesine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlanılan, hasret telefonları vardı.

Naif insan hallerinin ve masumiyetlerin şekillendirdiği bir toplumun, gereksinimlerini kendi halinde gideren bir iletişim vardı.

Elbette varılan nokta, kıyas kabul etmeyecek tekamülleri ve kolaylıkları getirdi hayatlarımıza.

Ve elbette gelişim, değişim, terakki iyidir.

Ama zamanın seçkesi bulunmuyor... Geçtiği yolda ne varsa değiştiriyor.

Yok olan çok şeyi var ederken, Var olan çok şeyi de yok ediyor.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Hüseyin Küpeli - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.