KORONAVİRÜS ‘YAŞADIKLARINIZ, YAŞANMIŞLIKLARINIZIN ÜRÜNÜDÜR’ DEDİ

Herkes hak ettiği gibi yaşar.

Kim söylemişse, çok doğru söylemiş.

Maalesef bizler de, şu anda hak ettiğimiz gibi yaşıyoruz.

Korona virüs diye bir illet çıktı, hayatımızı zehir etti.

Evlerimize hapsolduk.

Sokağa çıkamıyoruz.

Çıksak da, ağzımızı burnumuzu, ellerimizi sarıp sarmalayıp çıkıyoruz.

Yanımıza yaklaşan insanlara büyük tehlike olarak bakıyoruz.

Çalışanlar işe, öğrenciler okula gidemiyor.

En büyük zevklerimizden olan spor, sinema, seyahat, AVM turlarından mahrumuz.

Gaziantepli olarak olmazsa olmazımız, sahreye gidip mangal yellemeye hasret kaldık.

‘Antepli bir hafta kazanır, onu da gider bir günde yer’ cümlesini de rafa kaldırdık.

Ne kazanabiliyoruz, ne de gidip yiyebiliyoruz.

Tanıdıklarımıza ‘Selam Aleyküm’ deyip tokalaşamıyoruz.

En yakınlarımıza sarılamıyoruz.

Bırakın sarılmayı, aile büyüklerimizin yüzüne hasret kaldık.

Yanlarına gidecek olsak, sanki cinayet işleyebiliriz gibi bir hisse kapılıyoruz.

Camilerimize gidip Cuma namazını dahi kılamıyoruz.

Yani işin özü, hayatımız şu an tamamen durdu.

3 ay önce söyleseler, ‘Saçmalama, hayal dünyan çok geniş’ derdik.

Televizyon böyle bir film oynatsa, kanalı değiştirirdik.

Maalesef şu anda inanamayacağımız bir hayatı yaşıyoruz, yaşamak zorundayız.

Aklımızı başımıza almazsak, daha uzun süre de yaşamak zorunda kalırız.

Yaşadıklarımız da kesinlikle bir tesadüf değil.

İnsanoğlu olarak belki de yaptıklarımızın hesabını veriyoruz.

Güzelim dünyayı çirkinleştirmek için her şeyi yaptık.

Çocuklara cinsel istismar, katletme, her türlü pislik yapıldı.

Şu anda virüsün en az etkilediği kesim çocuklar.

Kadınlara şiddette sınır tanınmadı.

Doğa katledildi, hayvanların yaşam alanlarını yok edildi.

Geldiğimiz noktada biz evlerimize hapsolduk, hayvanlar sokaklarda cirit atıyor.

Zengin fakiri ezdi, virüs ayırt etmeyerek, ‘Hepimiz insanız’ dedi.

‘Müslümanız’ deyip her türlü harama el uzattık, şu anda camiye gidemez olduk.

Büyüklerimize olmadık saygısızlığı yaptık, şimdi yüzlerine hasret kaldık.

Birbirimize düşman gibi bakıp, olmadık kötülüğü düşündük.

Şimdi tokalaşıp selam veremiyoruz.

Bazılarımız bir kuru ekmeğe muhtaç iken, bazılarımız en lüks araçlarla, en lüks otellerde şatafat içinde yaşadık.

Virüs bize, ‘Ben ayırt etmem’ dedi, zengin-fakir hasta etti.

Hacı-hoca dedik, bilimi aşağıladık, yok saydık.

Şu anda bilim insanlarıma mahrum kaldık.

Ana-babaya vefasızlık ettik, ellerini öpemez hale geldik.

Havayı, doğayı kirlettik.

Ettik de ettik, yaptık da yaptık.

Sonuç olarak dünyanın öbür ucunda bir yerden korona virüs denilen bela çıktı ve bu hale geldik.

Belki birçoğumuz dersler çıkardı bu işten.

Ama yetmez, herkes en iyi dersleri çıkarıp, insana, doğaya, hayvana, dine, imana her şeye saygı göstermeli.

Bu illetten kurtulmak bizim elimizde. Aklımızı başımız alır, en iyi şekilde tedbirleri uygularsak kısa sürede kurtuluruz.

Yok, saygısızca, tedbirsiz, sorumsuz yaşamaya devam edersek, bu şekilde yaşamaya daha uzun süre devam ederiz.

YAŞADIKLARIMIZ, YAŞANMIŞLIKLARIMIZIN ÜRÜNÜDÜR deyip yazımı son noktayı koyuyorum.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Okan Çelik - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.