O’nu anlatmak için hangi özelliğinden başlasam bilemedim… Öylesine güçlü bir CV’si vardı ki, hangi yönüyle başlasam diye düşündüm durdum… Şehir sevdalısı, kent gönüllüsü, fakir-fukara babası, muhtarların başkanı, tuttuğunu kopartan, güçlü ve enerji dolu bir kişilik...
Yakasındaki Türk bayrağı rozetini hiçbir zaman eksik etmez, her işinde şehrini, memleketini ve insanı merkeze koyardı. Günün büyük bölümünü vatandaşın işine ayırır, şahsi işlerini hep ötelerdi. Öyle ki, sahibi olduğu mütevazi oteli, bir sivil toplum örgütünün yönetim ofisi gibi kullanırdı. Çayı kahvesi eksik olmaz, sofrasına hiçbir zaman tek başına oturmazdı.
Derdi olan vatandaş ile dertlenir, düğünü olanla halay çekerdi. Taziye evlerine çuval dolusu çay-şeker taşır, düğünlere küçükbaş hayvanıyla gider, dost meclisine kalabalık katılmayı severdi. Gözü, gönlü bol adamdı…
Şahsi servetini, kazandığının daha fazlasını muhtarlık müessesinin güçlenmesine harcarken, bu konuda zaman zaman ailesinin ve Kemal abinin “yeter sağlığını bile ihmal ettin, kendini bu kadar yorma” şeklindeki sitemlerine de aldırış etmezdi.
Siyaseten çok güçlüydü… Bürokratlarla her daim görüşebilen, belediye başkanlarıyla, milletvekilleri ile içli-dışlıydı… Genellikle şahsi bir talepte bulunmayacağı için, talepleri ivedilikle yerine getirilirdi. Öyle ki eğer, şahsına çalışsa, çok zengin olabilecekken, yapmadı bunu.
Kısa boylu, kocaman yürekli bu adamın 10 parmağında 10 marifet vardı.
Rahmetli Demirel’in orijinal şapkasını alma başarısını bile göstermişti zamanında… Saklardı o’nu… Çalışma odasının her köşesi, Türk siyasetinin birbirinden önemli isimlerinin fotoğraflarıyla kaplıydı.
Fakir çocukları evlendirdi, evlerine beyaz eşyalarını aldı. Mahallesine aşevi yaptırmak için, cebinden dükkân kirası ödedi. Ayşe Bacı Camisini restore ettirmek için de olağan üstü çaba sarf etti. Yeri geldi, Kent Konseyi’nde Tekel içki fabrikasının yerinin ticari çevrilmesine karşı durdu, yeri geldi toplu taşıma araçlarının özelleştirilmesine karşı eyleme katıldı. Tatlı-sert olduğu için kimse ona darılmadı, gücenmedi.
Tüm muhtarların kapısında bayrak dalgalandırmayı, onlara birer makam odası, bilgisayar, yazıcı verilmesini sağladı. Bu başarısı Gaziantep’e değil, Türkiye’ye model oldu.
Hangi özelliğini yazsam, hangisini paylaşsam bilemedim. Bir çırpıda aklıma gelenleri yazmama rağmen, sütunlarım dolup taştı.
Geçen hafta sonu, meslektaşım Hakan Esen’in sevgili babasını mezarlıkta edebiyete uğurlarken, kulağıma gelen fısıltıya inanasım gelmedi. Daha önce de hastanelerde yatıp çıktığı için öyle bir şey sanıp, kendimi buna inandırmak istedim. Atom Karınca’nın vefat ettiği haberinin, aslı-astarı olmayan bir duyumdan ibaret olmasını çok istedim. O an, oğlunu, Kemal abiyi aramak için elim telefona bir türlü gitmedi, arayıpta soramadım. Dakikalar geçtikte, sosyal medyayı açtığımda, acı haberle yüzleşmek zorunda kaldım.
Ben ağabeyim kadar sevdiğim bir insanı, Gaziantep ise kent sevdalısı bir aşığını kaybetmişti. Anlamıştım.
İSMİ MUTLAKA YAŞATILMALIDIR
Ökkeş abi, kendisinden yaşça küçük olmama rağmen, bazen fikrimi almak için arar, beni onurlandırır, uzun uzun konuşur, sohbet ederdik.
Şehrine böylesine aşık ve sevdalı bir adam bir daha gelir mi bilmem ama, yaptıklarının kimi zaman anlaşılmadığından, değerinin bilinmediğinden yakınırdı.
Benim önerim; bu şehir sevdalısının adı, çok önemli bir projede veya bir cadde/bulvarda mutlaka yaşatılmalıdır.
GÖNLÜNDEN GEÇEN BİR ARZUSU VARDI
Titiz’in oteli Eski Garajlarda olduğu için, o bölgeye bavul ticareti için gelenlerin yanı sıra, oradaki tamirci esnafına ticaret için gelenlerde konaklamaya kendisine gelirdi. Ama kendisi şahsını düşünmediği için, önemli bir gelir kaynağını kaybetme pahasına, o bölgenin temizlenmesi için Şahinbey Belediyesi’nin Eski Garajlar’ı dönüştürme projesine en büyük desteği verenlerin başını çekti. Eğer o yıkım sürecinde, bölgede çatlak ses çıkmadıysa, bunda Titiz’in bölgedeki ağırlığı, konumu büyük etken oldu. Bu durum, belediyenin işini kolaylaştırdı.
Aile yakınlarından da dinledim. Bir arzusu olduğunu öğrendim. Titiz, yapılması uğruna özel işlerini sekteye uğrattığı, büyük destek verdiği Eski Garajlar semtindeki 40 metrelik geniş caddeye isminin verilmesini çok ama çok arzu ediyordu. Biricik oğlu Kemal de dün teyit etti. Titiz’in adı doğup büyüdüğü bu mahalleyi de içine alan caddede ölümsüzleştirilmiş olsa ne de güzel olurdu. Görüyorum ki, ailesi ve sevenleri de mutlu olacak bu işten…
Umarım bölgeye büyük emek veren Şahinbey Belediye Başkaı Mehmet Tahmazoğlu kadar, O’nun vefat haberini aldığında gözyaşlarına hakim olamayan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de bu talebin yerine getirilmesine katkı sağlar.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Atom Karınca…
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Telgraf Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Telgraf Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Telgraf Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Telgraf Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.